15 Eylül 2012 Cumartesi

Yazarlar ve Kediler (I)


Ernest Hemingway’in altı parmaklı kedilerinin torunları olan yaklaşık 60 kedi bugün hâlâ onun Key West’teki sahil evinde yaşıyor. William Burroughs, “kedilerimle ilişkim beni ölümcül ve amansız bir cehaletten kurtardı” diye yazıyor; ve 1997 yılına ait bir fotoğrafta, ölüm döşeğindeki Burroughs’a kendine özgü anlaşılmaz bir merasimle veda etmekte olan kürklü yoldaşı görülüyor. 20. yüzyılın önde gelen kimi yazarlarının kedileriyle samimi pozlarda görüntülendikleri yığınla fotoğraf bir yana, şiirden romana ve denemeye kadar, dünya edebiyatı, köpeklerle kıyas kabul etmeyecek kadar çok kedi karakteriyle ve kedi sembolizmiyle doludur. 

Colette, Mark Twain, Sylvia Plath, Françoise Sagan, Raymond Chandler, Bernard Shaw, Ray Bradbury: hepsi kedi sevdalısıdır ve kediler hakkında yazarlar. Bu konuda daha yığınla örnek verilebilir, bu nedenle yazarların hiç tartışmasız “kedici” olduklarını söylesek kâfi. Peki edebiyat eleştirisinin göz ardı ettiği bu olgudan ne çıkarabiliriz? Yazarların kedilere olan doğal eğilimini anlamak, dil hâkimiyetinin oluşmasında payı olan bir unsura da ışık tutabilir mi? 

Ernest Hemingway
 
Jean Paul Sartre

İşin edebî kısmına girmeden önce, yazar ile kedi arasındaki dinamiği anlamlandırmamızı sağlayacak çok bariz iki pragmatik gözlemde bulunabiliriz. Bir kere kediler, ergonomik açıdan, yazma işine köpeklere göre çok daha iyi uyum sağlarlar. Küçük, sessiz, kucağa sığacak boyutlardaki kedi, işi gereği uzun saatler yalnız başına sandalyede oturmak zorunda olan biri için biçilmiş kaftandır. İkincisi, Kedi ile Yazar’ın kişilik özelliği kümeleri arasında hatırı sayılır bir kesişme söz konusudur, bu da son derece verimli, neredeyse simbiyotik denebilecek bir ortak yaşam düzeni oluşturur. Genelleme yapmak gerekirse, (iyi) yazarlar da kediler de meraklı ve gözlemci olurlar, ve büyük ölçüde kendi dünyalarında yaşarlar. Bu durum, iki tarafın da ihtiyaçları göz önüne alındığında, birbirini tamamlayıcı bir hayat düzeni yaratır. İkisi de, düşüncelere dalması için diğerini seve seve yalnız bırakır, ama kedi yazarın ne zaman ara vermeye ihtiyacı olduğunu ya da su kabını doldurması gerektiğini bilir, o zaman ev arkadaşının bacaklarına sürtünerek bunu bildiğini belli eder.



Aldous Huxley

Michel Foucault


Köpeklerin oynak haleti ruhiyelerine ve başkasının rutinine bağımlı olmalarına karşılık, kediler ve yazarlar –en yaramaz ve dağınıkları bile– karmaşık ve nevi şahsına münhasır ihtiyaçları ve kişilik özellikleri doğrultusunda asla şaşmayan bir rutin yaratırlar. Yazarın en verimli çalıştığı saatler geceyarısından sabah altıya kadarsa, bu saatlerde çalışacaktır. Kedinin, tam ters zamanlarda avlanmaya veya uyumaya ihtiyacı varsa, o da bu saatlerde bunu yapacaktır. Bu iki tuhaf mahluk, olağanüstü bir sabır ve halihazırdaki iş (yazma ve avlanma) üzerinde olağanüstü bir yoğunlaşmayla, aralarında incelikli, ama aynı zamanda son derece anlaşılır jestlerden oluşan bir dil geliştirir ve birbirlerini anlamada eşsiz bir hüner sergilerler


Charles Bukowski

Boris Vian


Ama kendimizi kandırmayalım, bu ilişkiden her iki tarafın eşit biçimde kârlı çıktığı söylenemez. Bu ortak özelliklerin (esrar, merak, disiplin, yaratıcılık, kendi kendine yetme) tümünde, kedinin insandan üstün olduğu ve yazarın yoldaşlığı olmadan da gayet rahat yaşayacağı şüphesizdir. Kedilere düşkünlüğüyle bilinen Mark Twain şöyle der: “Tanrı’nın yarattıkları arasında kırbaçla dize gelmeyecek tek bir mahluk vardır. O da kedidir. İnsan kediyle melezlenebilseydi bu insanın hayrına olur, kediyse bu işten zararlı çıkardı.” Belki de en kapsayıcı genelleme, ikisinin de sürü hayvanı olmaması, “daha az geçilmiş yoldan yürümeleri”dir, ama Twain haklıdır: kedi o yolda insandan daha iyi yürür. Nitekim Robert Frost da kedisine gıpta eder. Kedinin esrarlılıkta insana üstünlüğü, viskinin ya da afyonun desteği olmadan algı kapılarını açabilme becerisi, onu uyumlu bir ev hayvanı olmaktan çıkarıp büyük bir ilhama dönüştürür. Edgar Allan Poe durumu gayet iyi özetlemiştir: “Keşke bir kedi kadar esrarlı yazabilsem.”



JOHN FARLEY 

Metnin tamamı: “Fluff Piece: the meandering truth about cats and writers”:


http://www.full-stop.net/2011/05/02/features/essays/john-farley/fluff-piece-the-meandering-truth-about-cats-and-writers/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder