2 Mart 2011 Çarşamba

Hayvanları Hatırlamak 1


Max Horkheimer ve Theodor Adorno, Batı hümanist kültürünün hayvanların dışlanmasına dayandığını ve tarihsel ilerlemesinin mantıken kitlesel katliamın meşrulaştırılmasıyla tamama erdiğini öne sürerler. Onlara göre Nasyonal Sosyalist devlet, Yahudileri önce insandışı veya hayvan ötekilere, “bir tür haline” dönüştürerek “Alman” toplumundan silinmelerini mazur göstermiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın felaketleri, insanlığı hayvanlardan ayıran antropolojik temelden doğmuştur:


Avrupa tarihinde insan fikri, insanın hayvanla arasındaki ayırt edici özellikler üzerinden ifade edilir. Hayvanın irrasyonelliği, insan onurunun kanıtı olarak gösterilir. Bu karşıtlık, burjuva düşüncesinin tüm seleflerince –antik Yahudilerden Stoacılara, Kilise babalarına, Ortaçağ’a ve modern döneme kadar– öylesine ısrarlı biçimde ve fikir birliğiyle tekrarlanmıştır ki, Batı antropolojisinde bu denli kök salıp yerleşmiş başka bir fikre daha rastlamak zordur.

Adorno ile Horkheimer’ın dedikleri gibi, insanın üstünlüğü fikri o kadar sık tekrarlanmıştır ki, artık mutlak bir doğru halini almıştır. İnsanlık söylemi, her ne kadar insan ontolojisinin yaşam-dünyasından hayvan varlıkların retorik olarak dışlanmasını içerse de, epistemolojik disiplinlerin ve sanat pratiklerinin daha geniş alanında hayvanlar insan kimliğinin eklemlendirilmesinde başat bir rol oynamışlardır.

AKIRA MIZUTA LIPPIT
(Electric Animal)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder