1974’te Joseph Beuys, kendini bir koyoteyle [kır kurdu] birlikte
bir hafta boyunca New York’taki Rene Block galerisinin odalarından birine
kapatır. Koyote, Kuzey Amerika yerlileri nezdinde adeta kutsal bir hayvandır.
‘Beyaz adam’, o topraklarda hâkimiyetini kurduktan sonra Amerikan yerlilerine
uyguladığı katliamın bir benzerini de bu yaban hayvana karşı yürütmüş,
koyotenin “kökünü kazımak” için türlü türlü yöntemler denemiştir. ABD orduları
Vietnam’da bulunduğu sürece ABD’den gelen sergi davetlerini geri çevireceğini
söyleyen Beuys’un, savaşın ardından Amerika’daki ilk performanslarından birinde
ülkenin kirli geçmişine göndermede bulunması anlamlıdır. Galerideki kurdun,
kendi bölgesinin sınırlarını çizmek için, her gün görevlilerce odaya bırakılan Wall Street Journal nüshalarına, yani Amerikan
materyalizminin bu amblematik nesnelerinin üzerine işemesi de anlamlıdır. Fakat
sonuçta Beuys’un performansındaki bütün bu anlamlar, sanatçının ve görevlilerin
sürekli manipüle ettiği koyotenin tepkilerini gözetleyen ve kaydeden insanlar
–en başta da bizzat Beuys– tarafından
inşa edilir. Koyote ise sadece kapatıldığı mekânın koşullarına
adapte olmaya çalışmaktadır. "Şaman" rolüne soyunan
sanatçı, hayvanlarla deney yapan bir bilim adamına, galeri laboratuara
dönüşmüştür. Koyoteyle “diyaloğa girdiği” iddiasında olan
Beuys, performansıyla ilgili şu açıklamayı yapar: “ABD’nin psikolojik travma
noktasına temas ettiğime inanıyorum: Kuzey Amerika yerlisiyle, Kızılderili’yle
yaşanan o Amerikan travması.” Fakat her şeyden önce Beuys, eşit bir diyalog
için gereken önkoşulları göz ardı etmiştir. Kuşkusuz kendi isteği dışında
galeriye getirilip kapatılmış olması bir yana, Beuys kendisini kışkırtmadığı
sürece bir köşede uyumaya çalışan koyotenin davranışlarından, sanatçıyla
iletişim kurmaya hiç de istekli olmadığı görülür. Sonuçta galeriye kapatılarak
bir insanla temasa zorlanan koyote, tüm anlamlandırmalara rağmen,
"evcilleştirilen" ve rezervasyonlara kapatılan Kızılderilileri
hatırlatır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder