7 Nisan 2011 Perşembe

kurban

Bilimsel bilgi geliştikçe, dünyamız da o ölçüde insanlıktan çıktı. Artık insan kendini doğanın parçası gibi hissetmiyor ve doğal olaylarla arasındaki duygusal “bilinçdışı birliği” kaybetti. Artık taşların, bitkilerin ve hayvanlarn sesi insanla konuşmuyor, insan da, duyabileceklerine inanarak onlarla konuşmuyor.   

(Carl Jung “Approaching the Unconscious”) 



Jung’un, 1961’de, insanlığın yakın çevresinden hayvanları dışladığı süreci tarif etmek için “insanlıktan çıkmak” ifadesini kullanması ilginçtir. Jung’a göre, hayvan varlığının yerinden edilmesi, hayvanların değil bizim dünyamızı eksiltmiştir. Hayvanların yokluğu, insan dünyasının insaniyetini zayıflatır. Jung’un iddiası, hayvan kurbanının koşullarını ters çevirir: daha önce, insanlar hayvanları dışarda bırakarak özerkliklerini kuruyorlardı; oysa şimdi, hayvanların dışlanmasından zarar gören, insan dünyasıdır. Modern dönemde insanlar, artık dünyada seslerini duyulur kılmayan hayvanların eksikliğini çekmektedirler.  

Freud’un, yasın sebeplerine dair açıklamaları, insanlığın hayvanlardan uzaklaştığı süreci anlamamızı ve böylesi bir ayrılığın yarattığı yasın belirtilerini yorumlamamızı sağlar. İnsanlar hayvanları kendi çevrelerinin ve varoluşlarının ayrılmaz parçası olarak kabul ettikleri zamanlarda, iki var olma biçimi –hayvan ile insan­– farklılaşmamıştı. İnsanlar henüz hayvanlardan ayrı bir varlığa sahip değillerdi.  Hayatta kalma mücadelesinin zorlukları hafifledikçe, insanlar kendileriyle ilgili bir farkındalık geliştirmeye ve hayvanları kendilerine yabancı varlıklar olarak görmeye başladılar. Bunun sonucu olarak hayvan, metamorfoz geçirerek başka bir yaratığa dönüştü; kendine ait, yeni bir topolojide yaşamaya başladı ve insanlık kaybettiği eski benliğinin ardından tuttuğu yasla baş başa kaldı. Bu, benliğin ardından tutulan bir yastı – tam da insanın insan-oluş sürecinde insanlıktan çıkan bir benlikti bu.

AKIRA MIZUTA LIPPIT (Electric Animal)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder