
Hayır. Bu fotoğrafın ön sayfalarda yer almasının sebebi, heyecan verici olması. Buradaki şiddete bakmak, tehlikeli, Dionysosçu bir özgürleşme içeriyor. Antik Yunanlılar, insan ruhunun akıldışı, vahşi, yıkıcı yanını, şarap tanrısı Dionysos’un ve esrik müritlerinin hikâyelerinde mitleştirdiler. Asırlar boyunca, toplumsal protesto imgeleri hep bu şarap karanlığına ait güçleri resmetti veya şehrin dinginliğinin bozulduğu ve gündelik hayatın bastırılmış çatışmalarının ayaklanmada patlak verdiği zamanlarda hep onların izini buldu.
Devrimi konu alan sanatın (ve devrimin) uzun bir tarihe sahip olduğu Fransa’dan farklı olarak, biz Britanyalıların köklü bir ayaklanma ikonografimiz var. Bunun kökenlerini 18. yüzyıldaki Gordon ayaklanmalarına kadar götürmek mümkün; ama modern dönemde bu ikonografi pop müziğin ve sanatın parçası haline geldi. Punk, bir ayaklanma estetiğiydi ve Gilbert ile George tarafından yüksek sanata tercüme edildi. Punk, tam anlamıyla Britanyalı’ydı. Ne hikmetse, John Lydon’ın muhafazakârları dehşete düşürmeye ne kadar ihtiyacı varsa, publardaki muhafazakârların da God Save the Queen’in hayaletine o kadar ihtiyaçları vardı. Ve dillere pelesenk olan o şiarı tekrarlıyoruz: Punk ölmedi. Bu, korku salmaya yönelik bir fotoğraf değil, bir propaganda aracı veya ucuz bir sansasyon hamlesi değil; insanın içini ürperten, hakikatli bir resim: herkesin korkularını ve huzursuz edici arzularını, normalde huzurlu olan sokaklara taşıyan bir resim.
JONATHAN JONES
http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2010/nov/11/student-protest-photo-dionysian-desire
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder