27 Nisan 2011 Çarşamba

dil vs. söylem


İnsan formunu diğer canlılardan ayıran genel özellik —insanı konuşma yetisine sahip bir hayvan olarak gören Batı metafizik geleneğinin savunduğunun tersine— dil değildir; dil ile konuşma arasındaki, semiyotik olan ile semantik olan arasındaki, gösterge sistemi ile söylem arasındaki ayrımdır. Aslında hayvanlar dilden yoksun değildirler, bilakis, daima ve mutlak surette dildirler. Bir ağustos böceğinin sesini duyan Mallarmé’nin, insan sesine karşılık “tek ve bölünmez” diye tanımladığı “bilmeyen yeryüzünün kutsal sesi”, hayvanlarda hiçbir kesintiye ya da bölünmeye uğramaz. Hayvanlar dile girmezler, zaten dilin içindedirler. Oysa insan, önce çocukluk aşamasından geçerek, dil öncesi bir evreden geçerek, bu tek dili böler ve konuşmak için önce kendini dilin öznesi olarak kurmak –ben demek– zorundadır. O halde, dil hakikaten insanın doğasını tanımlıyorsa, o zaman insanın doğası daha kaynağında bölünmüş demektir, çünkü çocukluk ona süreksizliği ve dil ile söylem arasındaki farkı getirmiştir.

GIORGIO AGAMBEN (Infancy and History: The Destruction of Experience)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder