19 Mart 2011 Cumartesi

vegan-feminist manifesto III. fasıl


TT: Bilindiği gibi, Donna Haraway iki manifesto yazdı: Biri "siborg manifestosu", diğeri ise “yoldaş hayvan” manifestosu. İkincisiyle ilgili tereddütleriniz olduğunu biliyorum. Vegan-feminist bir manifesto perspektifinden, yoldaş hayvan manifestosunun sınırlılıkları nelerdir?

Carol Adams: Bence Haraway burada çok kişisel bir işe soyunmuş. Ama sonuçta ortaya çıkan küçük metin, benim açımdan son derece rahatsız edici. Kendi içinde dengesi yok, sanki parçalar kabaca birleştirilmiş gibi. Ve metnin tonunda kararsızlıktan ziyade tutarsızlık var. Bazı yerlerde düpedüz aksi bir tona rastlanıyor. Haraway’de insanı rahatsız eden şey, eksik bıraktıkları. Onun metnini Derrida’nınkiyle ["The Animal That Therefore I am] karşılaştırarak okuduğunuzda, söylenmeden bırakılanlar çok ağır geliyor. 

Derrida’nın metni, başlığı haricinde bir manifesto hissi uyandırıyor; Haraway’inki ise sadece isimde manifesto, gerçekte daha ziyade bir apoloji. Derrida sirklerden bahsederken “bir hayvan terbiyecisinin, kendisine tabi olan hüzünlü hayvanları yere eğdirip tek sıra halinde dizdiği” bir sahne tasvir eder. Haraway, [hayvan eğitimcisi, yazar] Vicki Hearne’ün düşüncelerine atıfla, sirk terbiyecilerini savunur, sirkteki hayvanlardan bu insanların “birlikte çalıştıkları hayvanlar” diye bahseder. Bu noktada, sirkler hakkında bilinen her şeyi göz önünde tutarak, insan neden “birlikte çalışmak” gibi örtmece bir tabire başvurur? 

Sizin de dediğiniz gibi, Derrida hayvanların maruz kaldıklarından bahsederken Holokost ve soykırım kelimelerini kullanmakta tereddüt etmez, oysa Haraway “Nazi Almanyasında Yahudilerin katledildiği Holokost’u, hayvan sanayii kompleksinin kırımlarıyla eşitlemenin infial uyandırıcı” olduğunu söylemekten geri kalmaz.

Haraway hayvan hakları meselesini horgörür, bizi “hak sevdalıları” olarak adlandırır. Oysa Derrida bu konuda çok daha cömerttir: “Bu tahammül edilmez, ama kabul edilmeyen zulmün zincirlerinden boşanması ve örgütlü biçimde inkâr edilmesi karşısında sesler yükseliyor – azınlıkta kalan, zayıf, marjinal sesler; bir haklar bildirgesi olarak söylemlerinin sağlamlığı, söylem üretme hakları ve söylemlerinin hukuk içerisindeki konumu konusunda emin olmayan sesler bunlar. Bu sesler, hâlâ hayvan hakları gibi problemli bir tarzda sunulan şeyi korumak, ona dikkat çekmek için; genel olarak canlılara karşı sorumluluklarımız ve yükümlülüklerimiz konusunda bizi uyandırmak için; şayet ciddiye alacak olursak, hayvanın oluşturduğu felsefî problematiği en temelinden değiştirmek zorunda kalacağımız o köklü şefkati içimizde uyandırmak için yükseltiliyor.”

Haraway’in hayvan haklarına yönelik tavrı, Hearne’in 1991’de hayvan haklarına karşı yazdığı yazıdan beri değişmiş veya o tarihten beri yaşanan gelişmeler doğrultusunda gözden geçirilmiş gibi görünmüyor. Hayvan haklarının böylesi kategorik biçimde kötülenmesinin altındaki saikleri anlayamıyorum, öyle ki, “hak söylemi”ne karşı çıkan ve büyük kısmı kadın olan hayvan savunucuları bile tek bir hamleyle bu kategoriye dahil ediliyor. Haraway’in gazabına uğramadan savunabileceğimiz yoldaş hayvanlar hangileri acaba? Sadece köpekler mi? Türler arasındaki ilişkileri mesele edinen bir feministin, bazıları en azından yirmi yıldır bu konu hakkında yazan ve konuşan feminist akademisyenleri neden görmezden geldiğini anlamam mümkün değil. Haraway “ilişkisel eğitim modeli”ni bulmak istiyor, bu nedenle ilişkisel bir veganlık modeli veya hayvanlarla başka tür ilişkiler konusundaki ilgisizliği büsbütün şaşırtıcı hale geliyor. 

Derrida şöyle diyor: “Hayvanın tabi duruma getirildiği koşulların tarihte eşi görülmemiş boyutlara ulaştığını hiç kimse inkâr edemez [...]. İnsanların bu zulmü başka kisvelere büründürmek veya kendilerinden saklamak için ellerinden geleni yaptıklarını; kimilerinin en korkunç soykırım örneklerine benzeteceği bu şiddetin (hayvan soykırımları da vardır: insanlar yüzünden soyu tükenme tehlikesi altında olan hayvan türlerinin sayısı dehşet vericidir) tüm dünyada unutulmasını veya yanlış anlaşılmasını örgütlemek için ne gerekiyorsa yaptıklarını hiç kimse, ciddi olarak, veya uzun bir süre inkâr edemez." Gelin görün ki, Haraway tam da bunu yapıyor gibi. 

CAROL J. ADAMS

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder